– Hanedan soyundan gelmenin ne gibi anlamı var?
Hanedan soyundan gelmiş olmanın mutlaka büyük anlamları var. Kan bağının temayülü. Kuşaktan kuşağa geçişi. Yalnızca hanedan olarak değil, toplum olarak çok güzel bir ırkız.
– Osmanlı devletinin yerini Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakması, hanedan soyundan gelenleri ve paşazadeleri nasıl etkiledi?
Dışarıya gidenler ve gitmeyenler var. Az bir kısmı gitti. Bir toplumu kurtarma pahasına sembolik bir göndermeydi, olmalıydı. Göndermenin acısını en fazla yüreğinde hissedenlerden biri Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çünkü o bir Osmanlı paşasıydı. Vahdeddin’e en yakın insandı. Mesela Vahdeddin Sevr’i imzalamamıştır, o kahramanlığı ve beceriyi göstermiştir. Vahdeddin, son derece zeki bir padişahtı. Kaçtı deniliyor. İngiliz gemisinden başka gemi mi vardı Boğaz’da. Binmeseydi, burada kalsaydı kan gövdeyi götürürdü. Büyük bir kahramanlık örneği göstererek, arkasından söylenecekleri bilmesine rağmen hayatının son dönemlerinde gitme özverisinde bulundu ve bunu vatanı için yaptı. Atatürk’ün veciz bir sözü vardır: ‘Eğer hanedan yani padişah istemiş olsaydı, sarayın bütün hazinelerini götürür, karşımıza devasa olarak çıkar bizi çaresiz bırakırdı.’
– Kalanlar ne kadardı?
Yüzlerce demek mümkün. O zamanlar paşalık var ya. Kalanlardan bir tanesi de bizleriz.
– Son dedeniz Fuat Paşa mı?
Evet… Onun oğlu babam Mehmet Nazım, Beylerbeyi Sarayı’nda dünyaya geliyor. Yerleşim yerleri Üsküdar. Konakları varmış.
– Hanedan soyundan gelenlerin mal varlıkları tartışma konusu…
Falanca yerde bir yararlılık yapmış, padişah demiş ki orası senindir. Yok böyle bir şey. Hanedan yani saraya yakın insanlar, altın karşılığında ücretliler. Ama paralarını harcayacak yer yok. Hastane, hamam, cami yaptırıyorlar. Bunların hepsi vakfiye halindedir. Bizim de Zeynep Sultan Camiimiz vardır. Ramazan ayında hocaları toplarım, hanedandan bugüne kadar gelmiş olan bütün atalarımızın ruhlarına duaları göndeririz. İftar yemekleri veririz. Medyadan uzak dururuz.
– Mülhak ve Mazbut Vakıflar Araştırma ve Kültür Derneği’ni niçin kurdunuz?
Şahsen bizim birtakım işleri becerme imkanımız var. Ama öyle hak sahipleri var ki, herkes her yere ulaşamıyor. Davalar onlarca yıl sürüyor. Derneği genellikle paşazadeler oluşturdu.
– Paşazade olduğunuzu bir mahkeme kararıyla tescil ettirme gereğini niçin duydunuz?
Aşağı yukarı 25–30 yıl önceydi. Vakıflar İdaresi’nden Zeynep Sultan adına, Siyavuş Paşa adına cüzdanlarımız var. Herkes birbirini yakalayıp götürüyor, akrabam, şuyum buyum diyor. Binlerce insan… Liste oku oku bitmiyor. Haklı olarak idare herkese bir lira dağıtıyor. 20 bin lira harcayıp idareye kadar gidiyorsun. 1 lira alıyorsun. Bu onursal, güzel bir şey. Başbakanlık bir genelgeyle mahkeme tescili şartını getirdi. Bunun üzerine soyağacı oluşturuldu. Sonra ben buyum dedim. Bunu belli hakları tescil ettirmek için yaptım. Bir de bu özlemdi.
– Bir şehzade var mı ailenizde?
Bizim ailede aşağı yukarı 15–17 tane var. Ailenin içerisinde de 80, 100 kişilik bir grubuz. Onları temsil ediyorum; onursal bir küçükleri ya da büyükleri olarak.
– Www.hanedan.org adresli sitenize ancak mahkeme tescili olan hanedan soyundan kişiler ve paşazadeler girebilir diyorsunuz…
Mahkeme tespitinden sonra kimse birer lira alamamaya başladı. Ben alıyorum. Kocaman alıyorum. Hani falancadan geliyorlardı… Nerede, bilgi, belge, kayıt. Kimsede yok. O bilgi, belge geldiğinde kimse benim duygularımla, düşüncelerimle oynayamayacak, beni dolandıramayacak.
– Üyeniz ne kadar?
Hiç üyem yok. Sitenin geçmişi beş altı aylık. Herkes beni de üye yap diyor. Mahkeme tescilinin yanı sıra 100 dolarlık para limiti de koydum. E–mail atıyorlar üye olmak için. Belge sorunca yok diyorlar.
– Mahkemeden dedesine ait vakfiyeyi tescil ettiren bir hanedan ya da paşazade, vakıf malını şahıs olarak kullanabilir mi?
Aynısını kullanabiliyorsunuz. Mütevellisi iseniz vakıflara yıllık yüzde 5 teftiş ve denetleme payı verilir.
– Özel tapular yok mu?
Özel tapular vakfıyesi. Zaten sınırlarını belirlemiş.
– Osmanlıdaki arazilerin hepsi şahısların da olsa vakfiyeler halinde miydi?
Evet vakfiyeler halindeydi. Şimdi devletin elinde bu vakfiyeler. Vakıflar İdaresi, Vakıflar Bankası nasıl kuruldu? Vakıf malları satılarak. Vakıf mütevellisi vakıfların mümessilidir.
– Size ait vakfiyeler var mı?
Onlarla ilgili hummalı çalışmaların içerisine girdik. Vakıflar İdaresi, bankanın kuruluşunda bir sefere mahsus 10 yıl ilgilenilmeyen vakfiyeleri mazbutiyeye almıştı. Ama bunu sonraları her dönemde uyguladılar. Ölen mütevellinin akrabasına, çocuklarına ulaşmadı. Oysa insanlar o külliyeleri öteki nesillere de ulaştırabilmek için yaptırmışlardı. Mazbutiyeye geçmiş malı bir daha almanız mümkün değil. Türkiye ivedilikle, gerekirse dışarıdan kaynak bularak kadastrosunu tamamlamalıdır.