Ahmet Rasim`den Köprüye çıkış

Zanpara davet eder de ortaya bir küp getirilir. Tırayaki Himmet Dayı, Bekri Mustafa, Rezakîzade Tarçın Bey, Bastırnacı Yedibela, Hacivat Karagöz içine girerler sonra baskın olur da birer birer çıkarlar. Ha o oyun, Ha Şirketi Hayriye vapurlarından köprüye çıkış. Bir gürültü, bir patırtı..
– Varda.
– Savulun
– Aman nasırım
– Oğlan gitme ezilirsin.
– Ne istiyorsun be!
– Hişt bana bak.
– Acelen ne, patladın mı?
– Kadınlar! Acele etmeyin.
– Hamal, hamal
– Anne , aman anneciğim, anneciğim.
– Hanım! Ne itip kakıştırıyorsun, ayıbtır.
– Ayıb sana! Torba kadar da sakalı var.
– Şimdi… İneceğim..
– Olurrr..
– Bum! Yedi ise yangındır.
– Beyefendi! Olur rezalet değil! Teesüf olunur.
– Huu! Erkekler, durun bakayın geçeceğim.
– Sana söylüyorum. Kazık gibi önümde ne duruyorsun?
– Ahmed! Bas!
– Allah vere; sarrafı kaçırmıya idik.
– Enginarı mı soruyorsun, on iki para.
– Vay! Herifin ayağı ayak değil, Tokmak. Serçe parmağım gitti.
– Ha göreyim seni! Biraz daha karıştır, karıştır da beraber düşelim.
– Birader önünü ilikle çarparlar.
– Efendim! Anlamıyorlar, yeni hisleri anlamıyorlar vesselam.
– Amma tuhaf ha! Koca rıhtım yıkılsın da bir kişinin burnu kanamasın, şaşılacak şey!
– Bir para vermem.Kazansın yesin.
– Ne demek! Artık gazel yazamayacak mıyız? Edebiyatta mı şıklaştı.
– Otuz iki senedir şunun şurasındayım. Bana bir kimse gözün üstünde kaşın var demedi.
– Ayol ayol! Mamadadıya yol verin.
– Hayır Kabil değil, Mutlaka Amerika galib gelecek.
– Akşam oldu mu iki tane çakmalıyım.
– Oooo valdede ki boya bak.
– Kapı mı efendim, beş buçukta!
– Estağfirullah efendim, kulunuzu mahcub buyuruyorsunuz.
– Ah, geçen gün gördüm. Vah! Ben böyle sevdaya uğramadımdı!
– Dün sabah kandilleri geçtik. Bizim Ahmed Reis Allah için reisdir.
– Miyan üç değil.Muahyyer, sonra tiz gerdaniye bulup.
– O kalıplar bize gelmez, on iki okkalık.
– Oh vay canına yandığım! Hele kurtuldum.