T.B.M.M ‘nin saltanatın kaldırılması hakkındaki kanunu oy birliğiyle kabul etmesi üzerine İstanbul’da mevcut hükümet dağılmış ve milli hükümet yönetimi kurulmuştu. 4 Kasım günü son Osmanlı Sadrazamı olan Tevfik Paşa istifa etmişti. Bu günlerde İstanbul’da bulunan Rafet Paşa (Bele), saltanatın kaldırılmasını izleyen günlerde son Osmanlı Padişahının hareketlerini sıkı bir kontrol altına almış bulunuyordu. Sultan Vahidettin, T.B.M.M tarafından 2 Kasım gecesi hükümdarlıktan düşürülmüş olmasına rağmen son Cuma selamlığına 10 Kasım günü çıktı ve o gün namazdan sonra Hamidiye Camii’nin mahfelinde İstanbul’daki İşgal Kuvvetleri Kumandanı General Harrington ile görüşme yaptı. Bu görüşmede tercümanlık görevini Hünkar yaverlerinden Yüzbaşı Fahri (engin) yaptı. Anılarında bu görüşmelerden söz etmeyen General Harrington, Vahidettin’in ülkeyi terk edişini şöyle anlatmaktadır.
“Lozan Konferansı’nın birkaç güne kadar başlayacağını umuyorduk. Fakat daha iyi şartlar altında çalışmak tehir edilmişti. Nihayet konferans hazırlıkları başladı ve İngiltere Fevkalade Komiseri büyükelçi Sir Horace Rumbold, İstanbul’dan ayrıldı. Fakat gitmeden önce Sultan’ın hayatından benim mesul olduğumu ve işler ciddileşirse Sultan’ın sonuna kadar kendisine sadık kalacak olan Mızıka komutanı vasıtasıyla beni haberdar edeceğini söyledi. Mızıka komutanı, Sultanın kadınlarından birinin kardeşi idi; adı Zeki idi. Bir Çarşamba günü Korgeneral Hartings, Mc. Hardy ve Anderson ile yemekte iken Sultan’ın yaverlerinin geldiğini bildirdiler. Bu yaverin mızıka komutanı olduğunu öğrendim. Kendisi, Sultanla senelerce beraber olmuş olan doktoru dahil, bütün Saray haklının aleyhine döndüğünü ve Sultan’la da Cuma selamına çıktığı zaman öldürüleceğini zannettiğinden hayatını kurtarmam için bana haber yolladığını bildirdi. Tabiatı ile Sultan’ı kaçırmakla itham edilmek istemediğim için, bu talebin yazı ile yapılmasını istemek zorunda kaldım ve önümde şimdi eski Sultan tarafından kendi el yazısı ile yazılmış ve kendi mührü ile mühürlenmiş olan iki fevkalade vesika durmaktadır.” (…)
Son Osmanlı padişahı 6. Mehmed Vahdeddin’in General Harrington’a yazdığı mektup şöyleydi: “Dersaadet İşgal Kuvvetleri Kumandanı General Sir Harrington Cenaplarına. İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devleti fahimayesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinisani 1922-Halife-i Müslimin Mehmed Vahideddin”
General Harrington, 17 Kasım sabahı erkenden Vahideddin’i Saray’dan otomobile alarak Dolmabahçe Sarayı Rıhtımından İngiliz Malaya zırhlısına bindirdi ve bu gemi Padişahı Malta’ya götürmek üzere derhal hareket etti. Aynı gün İngiliz Kumandanı Rafet Paşa’ya şu yazıyı gönderdi;
“Resmen haber verildiğine göre, Zat-ı Hazret-i Padişah-ı, vaziyet-i hazıra münasebetiyle hürriyet ve hayatının tehlikede olduğundan korkarak bütün müslümanların halifesi sıfatıyla İngiltere’nin himayesini ve İstanbul’dan derhal dışarı naklini talep etti. Zat-ı Hazret-i Padişahı’nın talebi bu sabah is’af edildi. Türkiye’deki Britanya Kuvvetleri Başkumandanı Sir Charles Harrington Zat-ı Hazret-i Padişah’ının emrine amade olarak kendisine, bir İngiliz harp gemisine kadar refakat etmiş ve gemide Akdeniz filosu Başkumandanı Amiral Sir Osmund Brock tarafından kabul edilmişti. Britanya Fevkalade Komiserliği vekaletini ifa eden Mr. Nevil Hanerson, gemide Zat-ı Şahaneyi ziyaret ederek İngiltere Kralı Haşmetli 5. George Hazretlerine arzadilmek üzere arzularını istifsar etmiştir. 17.11.1922”
Vahidettin, Malta’dan sonra Hicaz’â oradan da Rivera’ya giderek San Remo’ya yerleşti. 17 kasım’da Ankara’ya gönderilen resmi telgrafın ilk cümlesi şöyleydi:
“Vahidettin efendi bu gece Saray’dan ayrılmıştır.”