ANADOLU VE RUMELİKAVAĞI KALELERİ
Bugün görülen kaleler on dördüncü asırda Boğaziçine hâkim bulunan Cenevizlilerin inşa ettikleri kale bakiyelerile 17. asırda yapılmış Türk kaleleridir. Bunlar Ceneviz Yoros Ve Imroz isimlerini taşımaktadır. I. Bayezid (Güzelcehisar) ı yaptırdığı vakit Anadolu kavağındaki Yoros kalesini de almış ve Fatih Sultan Mehmed buraya askeri bir kuvvet koymuştu.
Anadolu ve Rumelihisarlarının inşasından ve İstanbulun fethinden sonra Boğaziçinin ayrıca tahkimine lüzum görülmemişti. Ancak ilk defa 1624 yılında Don kazaklarının Boğaziçine bir akın yapmaları üzerine Kavaklardaki kaleler inşa olunmuştu. Sonraları Boğazın tahkimatına ehemmiyet verilmiş, muhtelif mıntakalarda, burunlarda kaleler, müstahkem mevkiler inşa olunmuş ve Boğaziçinin müdafaası bir sisteme bağlanmıştı.
Evliya Çelebi kavaklardaTürkler tarafından inşa olunan kaleleri hikaye etmektedir.Rumelikavağı kalesi (lebi deryada murabba şekilnde metin bir bina olup kıbleye nâzır bir demir kapısı vardır. Çevresi bin adımdır. İçinde altmış aded neferat haneleri ve Sultan Murad Hanın bir camii, iki buğday ambarı, cebehanesi ve yüz aded büyük, küçük topları, dizdarı ve üç yüz neferatı vardır.)
Anadolukavağı kalesi; (bunu dahi Murad Han bina etmiştir. Lebi Deryada bir düz vâsi zeminde murabba şeklinde metin bir binadır. Duvarın uzunluğu yirmi züradır. Kıbleye nâzir bir demir kapısı vardır. Çvresi sekiz yüz adımdır. İçinde seksen miktarı neferat hücreleri vardır. Dizdarı ve üç yüz neferatı ve Sultan Murad Hanın bir camii ve iki buğday ambarı ve yüz aded topları vardır ki cümlesi karşı Rumeli kalesine ve Karadeniz Boğazına nâzırdır. Her biri onar mil alır balyemez toplardır)
Evliya Çelebi, Anadolu kavağındaki Yoros kalesinden de bahsetmektedir. (Kavak kasabasının şimalinde Elina nam kral binasıdır.) Burada Yoros nam bir rahibin manastırı vardı. Yoros namile yad olunmasına da sebeb odur. Bir şeddadi köhne siyah renk bir kaledir. İçinde iki yüz kadar islamhaneleri ve Yıldırım Hanın bir camii vardır. Murabba şeklinde bir kaledir. Etrafı ikibin adımdır. Dört tarafı kestane ormanlığıdır)
Evliya Çelebi Rumelikavağında geceleri (evci semaya ser çekmiş bir kalei bâlânın zirvesinde) büyük bir fanus içinde (yunus balığı yağı) yakıldığını ve bu büyükkandilin gemilere yol gösterdiğini kaydetmektedir.
Evliya Çelebinin muasırı Eremya Çelebi bu fener hakkında etraflı malûmat vermektedir. (Boğazın dışında sol tarafa düşen Rumeli sahilinden bir mil uzakta eşsiz eski fener vardır. Güzel bir kuleye benzeyen bu fenerin içinde yedi sekiz bekçi oturur, fener iki katlıdır ve en üst katına yüz on basamaklı bir merdivenle çıkılır. İkinci katta dörder okka yağ alan geniş ve uzun iki bakırliğekonulmuştur. Ve her birisinin içinde bulunansekiz fitil gurub vaktinden güneşin tulûuna kadar yakılır, üst katta da bir leğen vardır ki bu da aynı miktarda yağ ve fitil ile ve diğerleriyle bareber yakılır, fenerin etrafı kâmilen billûr camla kaplanmıştır. O bir fanus feneri gibi rüzgarlara karşı emniyette olup gneşin doğuşundan akşama kadar bekledikten sonra güneş batınca ay gibi parlamaya başlar…)
Ayrıca Anadolukavağı Boğaz ağında diğer bir fener bulunmaktadır. Anadolukavağında yukarıda olan Yoros Kalesine oturtulmuş ve civarında evler edinmiş Türkler hakkında II.Mahmud zamanında yapılmış bir İstanbul plânında şu malûmat verilmektedir: (Bu eski kalede sakin olanlara adettir ki kendi evladlarından gerek erkeklerinden, gerek kızlarından dışarı vermezler ve dahi dışarıdan almazlar, lakin mabeyinlerinde evlenirler), (1228 tarihli plan Mora eski tercumanı Konstantin tarafından çizilmiştir. Topkapı sarayı hazine kütüphanesi, numara 1858)
Boğaziçi tahkimatı, bilhassa I. Abdulhamit zamanında Kaptanı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştı. Kaptan Paşanın Anadolukavağının ötesinde uzun zamanlar muhafaze edilmiş muhken bir köşkü de vardı.
EskidenBizanslılar Jupiter namına inşa ettikleri mabedin harabeleri üzerine Yıldırım Bayezid 1393 yılında (Güzelce hisar) ismile anılan kaleyi bina etmişti. Fatih Sultan Mehmed Rumelihisarını yaptırırken burayı da genişletmiş ve kale önüne bir de cami inşa ettirmişti.
17. asırda Hisarın Henüz mamur halini görenlerden Eremya Çelebi şunları yazmaktadır: (Anadolu Hisarı, yakınında da Göksu deresi vardır. Sahilde namluları denize müteveccih toplar dizilidir. Muhafızlar damların altında otururlar ve yüksek hisardan etrafı tarassud ederler. Hisarın altındaki evler ve konaklarda Türkler oturur, sahili takiben çarşı, mescid ve hamam görünür. Denize nazır bahçelerde Hisar kirazı denilen leziz kiraz yetişir, kiraz mevsiminde pek çok kimseler buraya gezmeye gelirler..)
Evliya Çelebi de hisar hakkında şu malûmatı vermektedir: ( Göksunun denize karıştığı mahalde bir peşt kaya üzerinde olup Yıldırım Bayezid binasıdır ki sonra Ebülfetih Han tamir ve termim ettirdiğinden ekseriler biansını ana nisbet ederler. Şeddadî bina olunmuş âlî ve metin bir kaledir. Ama küçüktür. Cürmi bin adımdır. Garba nâzır bir kapısı vardır. İçinde dezdar hanesi, neferat evleri ikiyüz kadar tımar ehli neferi vardır. Karaları hep Kocaeli sancağındandır. Cephanesi lebi deryadır. Rumeli Hisarı ve akıntı burnuna nâzır topları vardır. Kale önünde Fatih Memed Hanın bir camii vardır. Diğer âsârı yoktur.)
RUMELİ HİSARI
Rumeli Hisarının bulunduğu yerde eskiden (Let Kulesi) isminde bir Bizans hapisanesi vardı. Bizans İmparatorları vücudlerini dünyadan kaldırmak istedikleri insanları buraya gönderirlerdi. Tarihin büyük bir hadisesi olarak Sisamlı (Mandrokls) ismindeki mimar bugün iki Hisarın bulunduğu noktalar arasına kurduğu köprüden İran Şahı Dara` nın Yunan istilasına çıkan yedi yüz bin neferlik ordusunu geçirtmiş veDara Rumeli Hisarı` nın bulunduğu tepede kayadan oyulmuş bir fahta oturarak bu geçişi seyreylemişti.
Fatih Sultan Mehmed İstanbul` u muhasara etmeden bir sene evvel bu mevkide (Boğazkesen) hisarını inşa etmişti.Sultan Mehmed bu inşaata başlamadan evvel atına binip Boğaziçinin etraflı bir keşfini yapmış ve en dar yeri de ölçtürmüştü. Nihayet bugünkü yeri en münasip yer olarak seçmiş, sûrun muhit, kendi işartiletayin olunmuştu. Kale duvarının ve burçların yüksekliği, önde ve geride yapılacak kulelerin kaidesive birbirine mesafeler, metrisleri ve kale kapıları güzelce kararlaştırılıp inşaatin süratle yapılması için memur ve mühendislere yer yer taksim olunmuştu.
Yıldırım Bayezidin Anadolu kıyısında yaptırdığı (Güzelce Hisar) karşısına yeni bir hisar bina eylemekleBoğaziçi tamamen kapanmış olacaktı. Kış mevsiminde her tarafa bin duvarcı ve dülger, kâfi miktarda amele ve kireççi ile hisarın yapılmasına yetecek malzemenin göndeirlmesini emretti. Bunu haber alan Bizans İmparatoru Konstantin, bir felaketin yakın olduğunu anlamıştı. Elçilerini Padişah nezdine yollayıp Şehzade Orhan için verilmekte olan verginin ödenmesini ve hisar inşasından vazgeçilmesini istedi. Fatih Konstantin` in elçilerine şu cevabı vermişti;Ey Rum Çelebleri, ben zannederim ki ne size karşı bir tecavüzde ne de ahidname hükümlerine muhalif bir muamelede bulunmadim. Maksadım sizlere zarar vermeyecek surette kendi menfaatlerimi muhafaza etmekten ibarettir. Müteahidine muzır olmamak üzere her biri kendi faydalarını gözetmek herhalde muhik ve bütün insanlara müsaade olunan bir şeydir. Görüyorsunuz ki yekdiğerinden ayrı Avrupa ve Asya gibi iki kıt` ada hükûmetin cari ve her isinde muhalif muaruzlarım çoktur. Eğer biz kendi memleketlerimizi kendi ihtiyarımızla hasıamlarımıza bırakmak istemezsek her yerde hazır ve nazır olmak ve her iki kıt` anın ihtiyaçlarına bakmak, müdaafalarını temin etmek lâzımdır. İmparatoronuzla Macarlar ittifak edip de babamın Rumeliye geçmesine mâni olmak istediği zaman ne kadar fena bir halde kaldığımızı unuttunuz mu? Kadırgalarınız Boğazı kapadı. Babam Murad, Cenevizlilerden istianeye mecbur oldu. Ben o vakit pek genç olarak Edirnedeydim. Müslümanlar dehşetten titriyorlardı.Siz onların maiyetlerine karşı tahkirlerde bulunuyordunuz. Babam Rumeli sahilinde bir hisar yapmayı daha Varna muharebesinde ahdetmiştir. O yemini de ben yerine getiriyorum. Denizlerine ve ülkelerine sahib olmayan hükümdara büyük hacalet tereddüp eder. Şikayet ettiğimiz bu hisarı inşa edeceğim, zaten yer bizimdir. Eskiden beri Asyadan Avrupa` ya güzergâhımızdır. Sulhun devamını arzu ediyorsanız bu meseleye müdahaleetmezsiniz. Şayed bizi geçiş hakkında mahrum etmek istiyorsanız bahis değişir. Maamafih sizler haddiniz dairesinde kaldıkça ve bizim işlerimize karışmadıkça ben de sulhu ne ihlâl eder ve ne de etmek isterim…
Fatih süratle insasını istediği ve planını tayin ettiği Hisarın deniz kısmı inşaatını bizzat üzerine almıştı. İnşaat baharın ortalarında başladı. Amelenin fazlalığı, masrafın esirgenmemesi, işbaşıların, müdürlerin himmet ve rekabetlerile koca kale yazdan evvel tamamlandı.
Krotovlos tarihinde kaleden bahsederken şöyle demektedir;esamet ve resaneti emsali kalelere gıptadır. Taşları ve zaviyeleri demir ve kurşun bend ve kerestelerle muhkem bağlanmıştır. Haricî burclar büyük ve yüksek semaya doğru serkeş ve dahili burçlar ve siperler kavive metin olup ehlak bu hisar güzel bir tahassüngah olmuştu.
Hisarın inşasında Sadrazam Halil Paşa, Saruca ve Zagnos Paşalar vazife almışlardı. Hisarın yapılması için İzmit` ten, Karadeniz Ereğlisi`nden keresteler, Anadolu` dan külliyetli miktarda taş, Kireç getirilmiş ayrıca Boğaziçi kıyılarındaki kilise harabelerinden de istifade edilmişti.
Deniz kenarında oniki köşeli olan kule Halil Paşa Kulesi ismini taşımaktadır.Zağnos ve Sarıca Paşa kuleleri silindir şeklindedir. Her üç kulenin orta boşlukları katlara bölünmüştü ve üstleri kurşun örtülü ahşam sivri birer külah ile kapatılmıştı. Yalnız Sarıca Paşa kulesinin iç boşluğu bu çatı altında ayrıca bri tuğla kubbe ile örtülmüştü. Bu kubbe birinci cihan harbi esnasında BahriyeNazırı Cemal Paşa (kızmen restore) ettirilmiştir.
Zemin katları ile beraber Zagnos Paşa kulesi sekiz, Sarıca Paşa kulesi ve Halil Paşa Kulesi dokuzar kattı. Bugün yalnız Sarıca Paşa kulesinin ahşab katları mevcud bulunmaktadır.
Rumelihisarının inşaası sırasında tarlada çalışan Rumlarla, askerler arasında bir ihtilaf çıkmış, bir kaç kişi öldürülmüştü. Bu hareket Türk- Bizans harbinin başlangıcını teşkil etti. İmparator Konstantin şehrin kapılarını kapatarak içindeki Türklerin hepsini habsettirdi. Sultan Mehmed` e gönderdiği bir nâmede de ;Şehir bir felaket karşsında bulunuyorsa Cenabı Allah İmparatorun zahiri olacaktır. Şehrin kapıları ancak mütareke açıktan açığa nakzedildiği için kapanmıştır. Cenabı Hak Padişaha daha sulhperverhane hissiat ilhm edinceye kadar şehir ahalisi kendilerini kuvvetleri derecesinde müdaaa edecektir diyordu.
Sultan Memed bunun üzerine harb ilân eyledi. İstanbul` un kapıları örüldü. Bu sırada Boğazkesen Hisarının inşaası bitmiş ve Firuz Ağa dört yüz yeniçeri ile kaleye kumandan tayin edilmişti.
Kale kumandanı Boğazdan geçecek bütün milletlerin gemilerini muayeneye ve kendilerinden nîsbî bir vergi almaya salâhiyetli idi. Emrini dinlemeyen gemilere top atılacaktı. Bu maksadla denize en yakın olan Halil Paşa kulesi üzerine büyük toplar konulmuştu.
Fatih Sultan Memed 21 Ağustos 1452 Boğazkesen ordugâhından hareker etmiş, Konstantaniyenin hendekleirnin keşfini yaparak Eylülün birinde Edirneye vasıl olmuştu.
Rumeli Hisarı fetihten sonra bir müddet gümrük mevkii hizmetini görmüştü. Evliya Çelebi kendisinin gördüğü senelerde Rumeli Hisarının naisl bir halde olduğunu şöyle anlatmaktadır;Padişah bir adam gasbetse bunu Mim kaleisne habsederler. Üç kapısı vardır. Biri Şimale nazır dağ kapısı. Diğeri aşağı şehre nazır hisar peçe kapısı, Üçüncüsü demir pencereleri sel kapısıdır. Daima mesduddur. Yüz beş pare topu var. ama lebi deryada boğaza nazır bir tepede içine adam sığar Balyemezve Sayka topları var. Kale dizdarı ve üç yüz kadar neferat gece gündüz amâde dururlar. Kale içinde kayalara muttasıl kırlangıç aşiyanı gibi yüz seksen kadar neferat haneleri vardır. Bir minareli Ebülfetih camii, iki mescidi, iki buğday ambarı var. Başka imareti yoktur)
Rumeli hisarının 1746 yılındaki yangınla harab olan kısımları I . Mahmud tarafından tamir ettirilmişti. Zamanla üstünü örten külahlar yıkılmış ve kale içi bir çok ahşab evlerle dolmuştur.
19. asrın ikinci yarısına kadar Sarayburnu, Kızkulesi mevkiilerinde olduğu gibi Hisarlarda bulunan toplarda şenlik topları atarlar. Padişahlar saltanat kayıklariyle Boğaza çıktıklarında Hisarlardan top ateşiyle selamlanırlardı.