Atını Hiç Çekinmeden Denize Süren Muhteşem Komutan
( Fatih Sultan Mehmet Han )
DEVLETİ ALİYEMİZ’İN KIYMETLİ YÖNETENLERİ, ATALARIM DOSTLARIM, TÜM TANIDIKLARIMIN BANA VERDİKLERİ DESTEKLERE, EN KALBİ DUYGULARIMLA TEŞEKKÜR EDERİM. OSMANLI MİRASI OLARAK KÜLTÜRÜMÜZÜ YAŞATAN, GELENEK VE GÖRENEKLERİ İLE TÜM DÜNYA’YA OSMANLI ÖRF ÂDETİNİ SUNAN, YÜCE TÜRK MİLLETİNE’DE, AYRICA ŞÜKRANLARIMI SUNMAK İSTERİM. EBEDİYETE İNTİKAL ETMİŞ, ASIRLARCA OSMANLI COĞRAFYASI VE GELECEK NESİLLER İÇİN SAVAŞAN, TARİHİMİZE SAHİP ÇIKAN NESİLLERE’DE AYRICA SELAM OLSUN. İNANIYORUM’Kİ; MEDENİYETİMİZ, GELECEKTEKİ NESLİMİZ TARAFINDAN BİR BAYRAK YARIŞI OLARAK NESİLDEN NESİLE TAŞINACAKTIR. OSMANLI İMPARATORLUĞUNDAN TÜRKİYE CUMHURİYETİNE MİRAS OLAN ECDAT YADİGÂRI KÜLTÜR DEĞERLERİMİZ, TÜM DÜNYA İNSANLIĞININ DA KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİNE HUZUR GETİRMESİ DİLEĞİYLE;
XIII. Yüzyılın sonlarında, kuzey-batı Anadolu`da, Sakarya nehrinin ve kollarının aktığı vadilerin yer aldığı topraklarda kurulan Osmanlı Devleti, çok hızlı bir gelişme göstermiş ve büyük bir imparatorluğa dönüşmüştür. Selefi Bizans`ın yerini alan, onu tarih sahnesinden silen Osmanlı İmparatorluğu, Türklerin yarattığı büyük bir siyasal varlık olmanın yanı sıra, İslam dünyasının da en güçlü temsilcisi özelliğini taşımıştır. Birbirinden uzak alanları ve buralarda yaşayan farklı kökenlerden gelen insanları siyasal şemsiyesi altında topladığı için tıpkı diğer imparatorluklar gibi, tarihçiler, onun dönemini de Pax Ottomana diye adlandırırlar. Pax Ottomana, her biri kendi içinde özel şartları ve özellikleri bulunan dönemleri yaşayarak yüzyılımızın başına kadar gelmiştir. Uzun ömrü boyunca, kendi dışındaki dünyada da büyük değişimler vuku bulmuş, insanlık günümüze ulaşan süreçte zengin tarihini yaratırken, bu zenginliğin içinde Osmanlıların önemli bir payı olmuştur.
Osmanlı Devleti`nin devraldığı siyasal ve kültürel düşünceyi tarihsel gelişimi içinde kısaca hatırlayalım: Bilindiği üzere, Büyük Selçukluların tarih sahnesine çıkışının hem Türk, hem de dünya tarihi açısından önemi büyüktür. Zira bu olay, siyasal yönden XI. yüzyıldan itibaren İslam Dünyası’nın liderliğinin Türklere geçmesini, kültürel ve dini yönden de Ortodoks İslam’ın egemenlik kazanmasını sağlamıştır. Büyük Selçukluların egemen olduğu alanlarda değişik kaynaklardan beslenen tasavvufi akımların buluşması, yeni sentezlerin oluşumunu hazırlarken, İslam düşüncesine göre gaza alanında kurulan Osmanlı Devleti, bu kültürel mirasını çeşitli kaynaklardan daha da zenginleştirmiştir. Osmanlı Devleti, siyasal açıdan XVI. yüzyıla kadar geçen zaman içinde klasikleşip fetihlerle genişlerken, temel kurumlarının fonksiyonel olduğu sistemlerini işletmiş ve devraldığı miras unsurlarını yeni potalarda yoğrulmasıyla zenginleşmesini sağlamıştır.
Özelliklerini ve dünya tarihi açısından önemini belirlediğimiz Osmanlı İmparatorluğu`nun belli başlı üç ana dönemde incelenmesi ve araştırılması genellikle başvurulan bir yol olmuştur. Devletin kuruluştan XVI. yüzyılın sonlarına kadarki hayatı klasik dönem, onu izleyen ve XVIII. yüzyılın sonlarına kadar gelen zaman dilimi klasik sonrası dönem, XIX. Ve XX. yüzyıldaki çağına ayak uydurmak için çeşitli denemelere girişilmiş olan son dönemdir. Klasik diye adlandırılan dönem, temel felsefesine ve hukuk sistemine dayalı kurumları yarattığı ve geliştirdiği zaman dilimidir ve bu kurumlar fonksiyonlarını iyi icra ettiği için siyasal, ekonomik ve yönetim alanlarında başarılar kazanmıştır. Diğer yanda örgütlenme ile bu örgütü kuran ve çalıştıran insan unsuru, karşılıklı olarak birbirini etkileme durumu bulunduğundan dolayı bireysel başarıları ile öne çıkar, Büyük diye adlandırılan padişahlar, vezirler ve diğer alanların seçkinleri de bu dönemde olayları yönlendirmiş ve kendi kişilik ve kimlikleriyle gelişmelere damgalarını vurmuşlardır. Bu yüzden Osmanlı Devleti’nin klasik dönemi, bir yanda teşkilatlanmanın parlaklığı ile göz kamaştırırken, diğer yandan da bu dönemde yaşamış seçkin devlet adamlarının büyük başarılarıyla süslenmiştir.
Osmanlı Devleti`nin klasik döneminde yarattığı ve XVI. yüzyılın sonlarına kadar başarılı politikalar uyguladığı bu kurumlarının yeni şartlarla karşılaştığı, XVII. Ve XVIII. yüzyıllardaki gelişmeler, büyük önem taşımaktadır. Osmanlı Devleti, düzenini öylesine değişmeyecek bir biçimde kurmuş ve sistemlerinin kuramsal temellerini öylesine çizmişti ki, klasik sonrası dönemde de bu düzen ve sistemin devamlılığı görülmektedir.
OSMANLIDAN CUMHURİYETE T.C YARGI ONAYLI SOYU
Nazım Siyavuşoğlu Hanedan Mensubu Olarak Resmi Şehzade Ünvanını Kazanmış Tek Şehzadedir.